KADİM KENTLERİN ÇAĞDAŞ MÜHRÜ
Gülseli İNAL

Bilinçdışı bir görünüp bir kaybolur,nabız atışı gibidir.Bir görünüp bir kaybolan anılar,dürtüler ve arzuyla iz bırakanlar ancak bir nebzeye kadar yakalanabilir.Belirip akabinde yitip gitme bilindışının iki ayrı eylem tarzıdır.Arzu,bilinçaltını harekete geçirdiğinde ; tuvalin karşısında kendisine doğru hamle yapmayı bekleyen zihnin uzantısı el, eğer bu el bir ressama aitse ; görselliğe dönüştürmek üzere plastik formlar yaratmaya başlar.Böylece arzu geçmişe ait bir imgeden sırtlandığı şeyi geleceğe doğru taşır. Ve benzer paralelde Berkan Baycan’ın belleğinden yükselen çocukluk anıları ışıklı formlara dönüşerek tuvalde kuşbakışı bir alanda var olur. Düşünçe kipleri burada devreye girmiştir; sanatçı hazine sandığında biriktirdiği anılar yumağını duyumsamayla iç gözleme dönüştürür.İç gözlem; yüzeyde formların oluşmasını sağlar.

Çocukluğunu Anadolu ve Mezopotamya kentlerin doğal ortamında yaşayan ressamın belleğindeki anılar,tuvalde Puantilist teknikle biçimlendikçe kişisel hazine sandığı açılır ve geçmiş zamana yolculuk başlar .Baycan sanki, Mezopotamya’nın kadim kanatlı varlığı Anka kuşunun sırtında yolculuk yapmakta ve antik kentleri bize kuşbakışı göstermektedir.Yeni bir perspektif.Sanatçının bilinçaltı ile bilinci sürekli iletişim halinde olduğundan, bir ritmim yaratılmış o da bu tempoyu / gelip gitmeleri,bir görünüp bir yok olmaları/ yüzeyde noktalama ataklarıyla tuvalde yakalamaya çalışır .Çünkü bu Puantilist tarz onun bilinç altınından yükselini yakalama hızını ya da yavaşlığını kontrol edebilecek en doğru tekniktir .Bilinçaltıyla, noktalama yöntemi arasındaki bu ilişki sanatçının anılarını kontrol mekanizmasını yaratır.Çocuklukta içinde yaşadığı, tanıklık yaptığı antik kent harabeleri,tabletlerin üzerindeki yazılı işaretler, garip harfler,yarısı harap heykeller,duvar resimleri bilinçaltından resim yüzeyine doğru o ele gelmez kaygan anda, tuvale nokta ritmiyle geçerek, gelecek zamanın estetik bir varlığına dönüşür.Elinde çivi yazısı için kullanılan tablet yazı kalemi Stylus’la ; Babil,Nevali Çori, başlangıçların toprağı Uruk,Hattuşaş,günahların kenti Sadom

Gomore, Ur,taş devrinden Göbekli Tepe gibi kadim ulu kentlerinin çağdaş yorumlarını tasarlamaya girişen sanatçı bu muhteşem uygarlıkların şehirlerini yeniden gündeme taşırken, bellek yoklama,geçmişe yolculuk, aynı zamanda şimdide yaşanan toplumsal karışıklığa bir göndermede bulunmaktadır.Bireysel bilinçaltını toplumsal bilinçaltıyla buluşturan sanatçı, kadim arketipleri resimlemeyi estetik bir duyumsamaya dönüştürmektedir.

Yanı sıra bu tavır uzamın işaretlenmesi olduğu kadar,çizgi ve ışığın işin içinde olduğu noktalama yöntemiyle elde edilmiş az bulunur bir tematik tekniktir.Sanatçının diğer öznesinin oluştuğu tuvalde, kuşbakışı kentlerin görünümü hayalimsi bir uzamda var olurken, ressamın ahit sandığında sakladığı anılar, formlar halinde sökün eder.Sanatçıyı tuvalde farklı bir bilinç haline getiren şey Speculum Mundi’dir,yani dünyanın ve kendinin içsel aynası.

Tuvalde güç noktaları oluşturan sanatçı, kompozisyonun yarattığı alanları birbirinden ayıran çizgileri,kuvvet çizgilerini,kaçış çizgilerini harmonik bir buluşmada kompoze eder.Yine de tablodaki antik kentlere ya da başka bir tuvaldeki Anka kuşuna bakarken bir perdenin, bakışla tablo arasına girdiğine tanıklık yapılır.Bu perde, resmi yapanın ,yaptığı anda artık orada bulunmadığıdır.Çünkü tematik teknik yöntemiyle dönüşüm gerçekleşmiştir.

NOKTANIN GİZEMİ

Berkan Baycan’ın kadim kentlerine yaklaştıkça yüzeydeki ışıklı yumak görünümü, yerini noktalama yöntemiyle nakışlanmış bir kompozisyona bırakır.Ve tablo herhangi bir dış görünüşle bir yarış başlatmaz ama işaret ettiği idea ile yarışır.Kendi özünü arama,imge yoluyla dışavurum,alt bölgeden üst bölgeye aktarımdır bu.Ve noktanın gizemi karşılar bizi. Baycan ,zihnine nakışlanmış bu olguları estetik dile aktarırken ,noktalama tekniğini kullanması birliğin sembolüne yani noktaya duyulan güveni ve yayılımın ilkesini kutsamak adınadır.Boşluğu bir değer haline getiren ,olmayanı olur hale sokan nokta; hiyologrif yazıda ilkeyi, İbrani alfabesinde tüm harflerin başlangıcını temsil eder.Tezahür aleminin başlangıcını da temsil eden noktanın sanatçı tarafından teknik bir yönteme çevrilmiş olması onun zihninin ışıkla olan ilişkisini de

açıklar.Nokta’nın derecesi saf varlığa eşit düzeydedir.Nokta boyutsuz ve şekilsizdir.Dolayısıyla bireysel varoluş türünden değildir.Ancak uzamda konumlandığında yani ressam tarafından özel bir amaç için gündeme geldiğinde tabloda işlev kazanır.

Sanatçı eser inşasına nokta ile başlarken bilinçdışı devreye girmiştir. Nokta ve bilinçdışının yarattığı tematik teknik Berkan Baycan’a özgü bir estetik dili doğurur.Uzamda nasıl her boyut noktayla başlıyorsa sanatçının eserleri de noktanın sihirli kullanılışı ve yayılmasıyla başlar.Ve tuvalin yönlerini belirleyen bir üsluba varır.Uzamda noktanın yayılmasının yarattığı altı boyut,Baycan tuvalinde boyutsuzluğa dönüşür.Sanatçı form arayışında değildir daha çok çizgisel bir tavır içinde oluşturduğu antik kentler ve gökyüzünde uçan efsanevi kuşlar onun imge evrenini kurar.Bu bir benlik ifadesidir,iç dökümdür,kişisel hazinenin görsel kayıtlarıdır.Aynı zamanda tuval tek başına bir imgeye dönüşmüştür.

Sanatçının ışıkla naif ilişkisi iç dünyasına çağrı başlatır.İç dünyanın hatıra zenginliği ağır ağır yüzeyde biçim alırken özgün bir varoluşun sesi duyulur.Kompozisyonun bazı bölümleri antik dillerden satırlarla taçlandırılır.Sanatçı için kadim diller ölü değildir,onun ruhunda yaşadığı için diriliğini korumaktadır.Çünkü şimdiki zamanda sanat yapıtında doğmakta çünkü içsel hazine sandığından dışarıya formlar halinde taşmaktadır.Karşımızdaki tuvalde sanatçının ruhu dönüşüm yaşar.Bu dönüşümün kaynağı ise Kendilik’tir.Bu ise öz bilincin parlak nesnesidir.

Estetik yaratı arenasında en hareketli çağ olan 20 yy; başından sonuna dek sanat arenasında yaşanan bireyselleşme ataklarına sahne oldu .Ancak bu çağın sanatçıları hep kendi kimyalarını resimlediler.21 yy de ise sanatçı kendi kimyasını aşan toplumsal öğeleri tuvaline taşımaya başladı.Çağdaş tavırda; zihnin yaratıcı aktivitesinden,kendi iç varlığının yapısından dışa doğru kayan estetik ifade ne kadar dış varlığa ters düşerse o kadar sahicilik taşımaktadır.Hegel, çağdaş ifade için “Sonlu ile sonsuz arasındaki yitik birliği onarmak ve salt tine ulaşmak için ortaya yeni bir mantık koymaktır” der.Hegel’in tarif ettiği gibi Baycan’da çağdaş dili kullanan bir sanatçı olarak yitik birliğin dengesini tuvalde kurmaya çalışan genç bir yetenektir.Daha öncede sözünü ettiğimiz bilinçaltının kaygan yapısını yakalamak ve yitik birliği sağlamak,işte sanatçının yolu budur.Tuvalde yaşamaya başlayan iç varlığın gücü, dış varlığın yasalarına ne kadar aldırmazlık edebilirse o kadar yükselmiş, arkasında çorak bir ülke bırakarak ışıklı yaratı alanına geçmiştir.Çünkü bu ifade edilen bilgi, estetik güç sayesinde kendi iç varlığının artık başka bir bilgisine dönüşmüştür.

HOLOGRAFİK ZAMAN

Üzerinde yeni çağın enerji partiküllerinin bulunduğu düşünsel ataklarla sanatçı kompozisyonuna, özel “Desen”ler katarak ilerler, bireysel arzular ise gül ızgaralarında demlenir. Evrenle ilişki içindeki insan bedeni holografik yansıtma enstumanıdır,beyni ise ana holografik realite projektörüdür.Bu her bireyde böyledir.Rasyonel zihin lineer zaman kullanır.Oysa Baycan gibi bir sanatçı antik kentleri gündeme taşırken holografik zamanı tuval yüzeyinde gerçekleştirir.Geçmiş zamandan bize taşıdığı antik bilgiler,yaşam tarzı, sonsuzluk formları olarak tuvalde biçimlenirken bir uyarıda bulunur.V e tuvalde tanıklık yapılan döngüsel üst-biçim spiral formludur, Holografik zamanın da karakteri budur.Tuvalin üst uyarısında Güzel’e duyulan özlem başlatılır.Güzelleştirici dürtüler, çivi yazısı kalemi Stylus’la yüzeye noktalama uygularken majikal bir formülün doğumuna tanıklık yapılır.

Nokta zamansızdır,noktalama zamanlıdır.Lineer zaman algısı yerine holografik algı sanatçıyı kadim zamanların yaşandığı uygarlıkların merkezine taşır.Bu zamanlarda yapılan bir yolculuktur.Kadim zamanın varlıkları,aurası,formu ve enerjisi ressam tarafından geri çağrılmıştır.Ve yüzeyde yeni bir dünyanın doğduğu görülür.Tarihsel verileri kullanarak yeni bir bellek oluşturma, arketipleri şimdiye taşıma ,noktalama yöntemiyle yeni bir uzam ilkesi yaratma.Baycan, arketipal çekirdek niteliklerini keşfetmiştir,burası ilahi mirasın kaynaklandığı yerdir.Yüksek boyutsal vahalarda kurulan antik kentler kristal ağ ile buluştuğu an,yaratıcı ışığın titreşimini alarak en güçlü yerlerde varolmuşlardır. Bu güçlü titreşimin çizgileri Baycan estetiğinin çizgisel üslubunu kurar.Işık kordonu evren boyunca bir yol dokur.Baycan tuvalinde de görülen bu ışık kordonu kah güçlenir kah zayıflar. Ressam uyumun sarkacını ayarlarken uygarlıkların doğduğu topraklardaki aşağı ve yukarı Mezopotamya yerleşim yerlerini boşuna tuvaline taşımaz.Yeni bir derinlik yolculuğu başlatan sanatçı öznel boyutunda tarih duyumunu gündeme taşırken kuşbakışı vizyonla harmanlar. Böylece duyusal zaman ve zaman ötesi büyük holografik zamanın formlarıyla başlayan bu estetik bize yekpare zaman akışında var olan formlar dünyasını açar.Bu tavır ise bütünüyle modernizmin dışındadır.

Sanatçının tarihsel imgelerle tuvalini donatması; zaman bağlamında bir “Yeniden Sunma” ,uzam bağlamında “Yerine Yerleştirme” ,ruhsal açıdan “Kendiliğin Yenilenmesi” ,toplumsal açıdan bir “Uyarı” ,bireysellik açısından bir “Arınma” , dokunuş açısından bir “Yansıtma” ,tin açısından “ Geleceğe Gönderme” dir . Taze bir bilinç akışının başlaması ve modern mantıktan kopma olarak da yorumlayabiliriz bu girişimi.Post modern çağın özelliği olan tarihsel nesnenin geri çağrılması,birbirinden kopuk gibi gözüken ideanın sihirli bir anda birlik oluşturması anlamına gelir .Sanatçı yıllardır suskun kalan geçmiş zamanı şimdiye çağırıp donatmakta,örnek olarak göstermekte,yeni çağın giriş kapılarına sanat izleyicisini çağırmaktadır.Bu çağrı ; Modernizim kalıplarını yıkarken yekpare zamanı gündeme taşır.Modernizim süreçlerinde “saf zihin/ saf bilinçaltı diye bir olgu yoktur.Oysa “Yeni Çağ” estetiğinde öze yolculuk,geçmişle bağlantı,toplumsal ve bireysel arketiplerin buluşması,tarihi nesnenin geri çağrılması gündemdedir; Berkan Baycan estetiğinde olduğu gibi.Çok boyutlu evrenin zihnini taşıyan sanatçı, bünyesindeki ilahi bağlantının anılarını estetize ederken yapıtlarıyla “Orijinler”in yapısına hafifçe dokunmakta ve holografik zamanı kullanmaktadır.

Tuğlalara parfüm ve yağ karıştırarak kentlerini inşa eden kadife bakışlı krallar Sargon,,Nabonid,Nabukadnezar,Asurbanibal,Sammuramat; Berkan Baycan’ın eserlerinde buram buram kokular içinde bakışlarımızı onurlandırmakta ve kadim varlıklarıyla sanatçının eserlerinden hep birlikte “Yeni Çağa “giriş yapmaktadırlar.